Halk arasında bel soğukluğu diye tarif edilen durum aslında Neisseria gonorrhoea denilen bakterinin yol açtığı, cinsel yolla geçiş gösteren bir enfeksiyöz bir hastalıktır. Gelişmiş ülkelerde gonere, klamidyanın neden olduğu nongonokoksik üretli olgulardan sonra ikinci sıklıkta görülen seksüel geçişli hastalıktır. Erkeklerde şikayetler başladığı anda tedavisi yapıldığında sonrasında oluşacak ciddi komplikasyonlar engellenmekte ve diğer kişilere yayılımı engellenmektedir. Kadınlarda ise erken dönemde enfeksiyon sıklıkla bulgu vermediği için erken dönemde tedavi yapılamadığından diğer partnerlere bulaştırıcılık devam etmektedir.
Enfekte olmuş bir erkeğin, bir kadına korunmasız cinsel ilişki sonrasında bulaştırıcılık oranı % 50-70 iken, enfekte olmuş bir kadının, bir erkeğe korunmasız cinsel ilişkiyle bulaştırıcılık oranı yaklaşık %20 dolayındadır.
Neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan bu hastalık, M.Ö. 4-5. Yüzyıla kadar uzandığı bilinmektedir. Gonore bugün dünyada en sık rastlanan hastalıklardan biridir. 1940’lı yıllarda antibiyotiklerin bulunması ile hızında büyük azalma olmasına rağmen günümüzde antibiyotiklere direnç gelişmesine bağlı olarak hala bir halk sağlığı olarak göze çarpmaktadır. Bakteri vücut dışında uzun süre yaşayamaz, tuvalet ve havlularda iki saatten fazla canlı kalamaz; bu nedenle söylenin aksine yenidoğan bebeklerin göz enfeksiyonu hariç cinsel temas dışında bulaşma söz konusu değildir. Hastalık her yaşta görülmesine rağmen 20-24 yaş grubu ve birden fazla kişiyle cinsel teması olan kişilerde daha sıklıkla görülür.
Gonore enfeksiyonu kadınlarda genellikle sessiz seyreder ve herhangi bir bulgu vermeyebilir. O yüzden de hastalıklı olduklarını bilmedikleri içinde herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmazlar. Enfekte kadınların yaklaşık %80’ni erkeklerin ise %10’nundan azında herhangi bir şikayet görülmez. Kadınlarda enfeksiyon sıklıkla hafif derecede bulgular verir. İlk şikayetleri idrar yaparken yanma, ağrı ve vajinal kanama şeklindedir. Enfekte olan kadınların %10-20 sinde daha sonra, pelvik enflamatuar hastalık (PID) gelişmekte olup pelvik ağrı, ateş, halsizlik, ciddi zayıflama gibi bulgular vermektedir. PID’de kısırlık ve dış gebelik sorunlarına yol açabilmektedir.
Erkeklerde en sık görülen bulgular hafif idrar yanması, berrak renkten sarı-yeşil renge kadar değişen, özellikle sabah erken saatlerinde oldukça fazla miktarda görülen üretral akıntıdır. Enfekte erkeklerin %85’inde iltihabi akıntı, yanma ve penis içerisinde kaşıntı bulguları vardır. Erkeklerde geç dönem bulgular ve komplikasyonlar kadınlardan daha düşüktür, testis ve sperm kanalı enfeksiyonları ve prostatit gelişebilir.
Gonokokal farenjit, tonsilit ve anal bölge enfeksiyonları, biseksüel ve homoseksüel veya oral–seks deneyimleri sonuçlarında görülebilmektedir.
Seksüel geçişli hastalıkların tanısı konulduğunda, genelde etken birden fazladır. Gonoreli hastaların yaklaşık %50’sinde aynı zamanda chlamidya enfeksiyonuda vardır. Daha az olarak HIV ve sifiliz de bulunabilir. Bu nedenle gonore için başlanan tedavinin aynı zamanda chlamidya içinde etkili olacak şekilde planlanması gerekmektedir. Gonore tedavisinde tek doz alınan siprofloksasin, oflaksasin, enoksasin, norflaksasin, seftriakson, spektinomisin gibi antibiyotikler kolayca şifa sağlanır. Ancak ülkemizde çok reçetesiz ve bilinçsizce antibiyotik kullanımına bağlı olarak direnç gelişmiştir. Aynı zamanda chlamidya birlikteliğini düşünerek kombine bir antibiyotik tedavisi protokolünü bir hafta boyunca kullanımını önermekteyim. Tabiî ki aynı zamanda eş zamanlı partner tedavisi ve süreç boyunca korunmalı cinsel ilişkide çok önemlidir.
Kontrollü cinsel yaşam, profilaktik antibiyotik kullanımı, kondom kullanılmasının gonorenin yayılmasını önlediği bilinmesine rağmen, en güvenli korunma yönteminin kondom kullanımı ve kontrollü cinsel yaşam olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu önlemler sadece gonoreden değil, diğer cinsel temasla bulaşan hastalıklardan da korunmada önemli yer tutar.