Frengi, etkin bulaştıncı bir hastayla kurulan cinsel ilişki sonucu sağlıklı kişiye geçen bulaşıcı bir hastalıktır. Bu bakterinin bulaşması için üreme organlarının mukozasında ufak sıyrıkların bulunması bile yeterlidir. Öpüşme ve ısırma, hamilelik veya kan nakli de bulaşma yollan arasında yer alır.
Ancak sağlık teknolojisinin gelişmesi ile birlikte günümüzde kan naklinde kullanılacak kanlar dikkatli bir incelemeden geçirilmektedir ve bu yolla bulaşma olasılığı hemen hemenortadan kalkmıştır.
FRENGİNİN BELİRTİLERİ
Frengi, üç evreden geçer:
A. Birinci evrede bakteri vücuda girer ve üremeye başlar. Mikrobun vücutta yerleştiği yerde bir lezyon, komşu lenf bezlerinde ise şişme görülür. Bu evrede uygun tedaviye yapılmazsa hastalık ikinci evreye doğru ilerler ve mikrobun bütün vücuda yayılmasına bağlı belirtiler ortaya çıkar.
Genellikle bulaşmadan üç hafta sonra küçük, sert ağnsız bir çıban oluşur. Bu çıban zamanla büyür, ortası çatlayarak yüzeysel bir yaraya dönüşür. Birkaç gün sonra kasık bölgesinde bir şişlik görülür. Buna uydu lenf bezi büyümesi denir. Bu durum bölgesel lenf bezlerinin savunma işlevlerini yerine getirmelerine karşın spiroket yayılmasını engelleyemediklerinin bir göstergesidir. Birincil sifilom pek az ayrıksı örnek dışında ağrısızdır; tedavi edilmeden de kaybolur. Ama bu ilk belirtinin laboratuvar incelemeleriyle kesin tanıya götürecek çok önemli bazı ayırt edici özellikleri vardır.
Bu belirtinin ağrıya yol açmaması ve kendiliğinden kaybolması nedeniyle hastalar çoğu kez ortada önemsenecek bir durum görmezler. Oysa bu frengi belirtilerinde çok tehlikeli olabilecek gelişmelerin ilk habercisidir. Ayrıca birçok frengi hastası hekime başvuracak yerde eczaneye gider ve aldığı mikrop öldürücü ya da başka tür merhemlerle kendini tedavi etmeye çalışır. Gerçekten sifilom kısa bir sürede kaybolur. Ama daha ilk evreden başlayarak genel bir hastalık olan frengi tedavi edilmeden kalır. Deri hastalıkları uzmanlarının karşılaştıkları olguların çoğunda hastalık ilk evreyi geçmiştir.
B. Frenginin ikinci evresi ilk yaygın deri döküntülerinin ortaya çıkmasıyla başlar. Bunlar zamanında ve doğru olarak tedavi edilmezse, yılda bir; kaç kez ve her keresinde farklı görünümlerle yineler ve sonunda döküntüler kaybolur. 2-3 yıl kadar süren bu evrede frenginin son derece önemli deri ve mukoza belirtileri görülür. Bunlar ikinci evrenin başlangıcında daha belirgindir.
Çiçek hastalığı gibi geniş deri bölgelerinde görülür, zamanla belirsizleşerek sınırlı ve zor tanınabilir hale gelir. Bu aşamada frenginin “mola verdiği” söylenir. Gerçekten de ikinci evrenin gidişi sırasında hastada klinik belirtiler oldukça gizlidir ve bu evre bazen bütün yaşam boyu sürebilir. Hastanın genel durumu oldukça iyidir ve sağlıklı görünür. Bu dönem de aşılınca frenginin üçüncü evre belirtileri ortaya çıkar. Bunlar deri, kalp, merkez sinir sistemi ve başka organ ya da sistemlerle ilgili olabilir
C. Frenginin üçüncü evresi, hastalığın son evresidir. Günümüzde üçüncü frengi evresi, özellikle de bu evrenin deri belirtileri çok az görülür. Üçüncü evrede frengi her organı etkileyebilir. Çünkü Treponema pallidum dolaşım ağına yayılmıştır. Böylece aort gibi büyük bir damara ulaştığında doğrudan bu damara, kalbe ve merkez sinir sistemine yerleşebilir. Deride üçüncü evre lezyonlan iki biçimde ortaya çıkar.
1) Nodüllü belirtiler: Kalıcı özellik gösteren nodüller (yumru) balar rengidir ve kıvrımlı biçimler oluşturacak düzende yan yana dizilir. Yer yer üzerlerinde yaralar oluşur ve nedbe dokusu bırakarak iyileşir. Hastalığa özgü “böbrek” biçimindeki görüntüler oldukça iyi bilinir.
Bu durum hastalığın, yol açtığı lezyonun bir yanında ilerlerken, öbür yanında hafifleyerek bir nedbe dokusuyla iyileşme eğilimi göstermesinden kaynaklanır. Lezyonlann hemen hepsi ağrılıdır. Bunlardan alman biyopsi örneğinde spiroketi saptamak olanaksızdır. Bu nedenle bulaşmada hiçbir etkileri yoktur.
2) Gomlar: Nodüllerden daha iri, yumru biçiminde şişkinliklerdir. Kol ve bacaklar başta olmak üzere vücudun öbür bölümlerinde de görülebilirler. Gomlar oluşum aşamasında serttir. Zamanla gitgide yumuşar, yüzeylerinde yaralar açılmasıyla (ülserleşme) dışarı, lifsi bir madde akıtırlar.
Bu madde yıkıma uğramış doku artıklarından oluşur. Sakız ya da kauçuk anlamına gelen Latince kökenli gom adı da bu akıntıdan kaynaklanır. Gomlar geride nedbe bırakarak iyileşir. Yıldız biçimindeki bit yara izlerinin saptanması geçmişe yönelik tam konmasını sağlayabilir. Gomlar pek göze çarpmayan bir bölgede, örneğin, oldukça sık rastlandığı gibi damakta ya da başka bir boşlukta yer alır ve akıntı da yapmazlarsa hastada önemli bir rahatsızlığa yol açmazlar. Bu durumda ilerleyen gom bazen derinleşerek kemik bozuklukları yaratabilir. Örneğin, damakta gelişerek doku Ölümüne yol açan bir gom, damağın delinmesine neden olarak yutkunmayı güçleştirir ve sıvıların burun boşluğuna kaçmasına yol açar.
Frengi geç evrede merkez sinir sistemini de etkiler. Ağır durumlarda özellikle yürürken hareketlerde eşgüdüm bozukluğu ve kaslarda doku gerilemesi biçiminde ortaya çıkan tabes dorsalis ya da hareket ataksisi denen duruma yol açar. Üçüncü evre ilerleyici felçle de sonuçlanabilir. İlerleyici felç sırasında hastada denetimden çıkmış beyin etkinliğiyle ilintili olarak öfke nöbetleri, bellek yitimi, duyumsamazlık ve bazen yaratıcı bir canlılık bile görülebilir. Tedavi edilmezse, ilerleyen fiziksel ve ruhsal çöküntü ölümle sonuçlanır.
Doğumsal frengi günümüzde çok az görülen bir olgudur. Burada hastalık etkeni frengili anneden” etene yoluyla doğrudan dölüte geçer. Doğumsal terimini kalıtsal terimiyle karıştırmamak gerekir. Kalıtsal dendiğinde genler ile ana babadan çocuğa aktarılan bütün özellikler anlaşılır.
TEDAVİ
Frengi tedavisi temel olarak penisiline dayanır. Birinci ve ikinci evredeki frenginin etkin tedavisi için kas içine genellikle penisilin verilmesi gerekir. Üçüncü evrede ise haftada toplam 7,2 milyon üniteye kadar penisilin kullanılır. Hastalığın gelişimini kısa bit süre içinde düzelebilen birinci ve ikinci evre belirtilerine bakarak izlemek yanlıştır. Daha çok kan testlerinin sonuçlan izlenmeli ve Özellikle VDRL testinin sonuçlarına bakılmalıdır.
Doğru tedavi edilmiş bir olguda TPHA (Treponema pallidum hemag-glutination) testlerinin olumlu (pozitif) sonuç vermesi aktif hastalık olduğunu göstermeyebilir. Bu sonuçlar antikor yapımının hastalığa bağlı olmadan ısrarla sürmesinden kaynaklanabilir. VDRL test sonuçlarının olumlu çıkması kişiden kişiye değişmekle birlikte bir-iki yıl kadar sürebilir.
Frenginin geç evresinde ve kan testleri olumlu çıkan ama klinik belirti vermeyen olgularda da yıkarda belirtilen temel tedavi kuralları uygulanır. Penisilin hastalığın her evresinde kullanılan bir ilaçtır. Penisilin alerjisi olan ya da tedavi sırasında böyle bir alerji gelişen hastalara tetrasiklin ya da eritromisin verilebilir. Antibiyotiklerin frengiye özgü dozlarını ve uygulama biçimini hekimin belirlemesi gerekir.